Rab’bin Sofrası’nı Nasıl ve Neden Kutlarız

Gospel Translations Turkish sitesinden

Git ve:kullan, ara

Related resources
More By John Piper
Author Index
More About The Lord's Supper
Topic Index
About this resource
English: Why and How We Celebrate the Lord's Supper

© Desiring God

Share this
Our Mission
This resource is published by Gospel Translations, an online ministry that exists to make gospel-centered books and articles available for free in every nation and language.

Learn more (English).
How You Can Help
If you speak English well, you can volunteer with us as a translator.

Learn more (English).

By John Piper About The Lord's Supper

Translation by Desiring God

1 Korintliler 11:17-34

17 Toplantılarınız yarardan çok zarar getirdiği için aşağıdaki uyarıları yaparken sizi övemem. 18 Birincisi, toplulukça bir araya geldiğinizde aranızda ayrılıklar olduğunu duyuyorum. Buna biraz da inanıyorum. 19 Çünkü Tanrı'nın beğenisini kazananların belli olması için aranızda bölünmeler olması gerekiyor! 20 Toplandığınızda Rab'bin Sofrası'na katılmak için toplanmıyorsunuz. 21 Her biriniz ötekini beklemeden kendi yemeğini yiyor. Kimi aç kalıyor, kimi sarhoş oluyor. 22 Yiyip içmek için evleriniz yok mu? Tanrı'nın topluluğunu hor mu görüyorsunuz, yiyeceği olmayanları utandırmak mı istiyorsunuz? Size ne diyeyim? Sizi öveyim mi? Bu konuda övemem! 23-24 Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: "Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın." 25 Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: "Bu kâse kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın." 26 Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab'bin gelişine dek Rab'bin ölümünü ilan etmiş olursunuz. 27 Bu nedenle kim uygun olmayan biçimde ekmeği yer ya da Rab'bin kâsesinden içerse, Rab'bin bedenine ve kanına karşı suç işlemiş olur. 28 Kişi önce kendini sınasın, sonra ekmekten yiyip kâseden içsin. 29 Çünkü bedeni farketmeden yiyip içen, böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder. 30 İşte bu yüzden birçoğunuz zayıf ve hastadır, bazılarınız da ölmüştür. 31 Kendimizi doğrulukla yargılasaydık, yargılanmazdık. 32 Dünyayla birlikte mahkûm olmayalım diye Rab bizi yargılayıp terbiye ediyor. 33 Öyleyse kardeşlerim, yemek için bir araya geldiğinizde birbirinizi bekleyin. 34 Aç olan karnını evde doyursun. Öyle ki, toplanmanız yargılanmanıza yol açmasın. Öbür sorunları ise geldiğimde çözerim.

Romalılar mektubuna geri dönmeden önce (Rab dilerse), Rab’bin Sofrası’nı Kutsal Kitap’ın ışığında incelememizin ve dikkatimizi bu uygulamayı neden ve nasıl yaptığımıza odaklamamızın bizim için iyi olacağını düşündüm. O yüzden bugün öncelikle mesaja bakacağız, daha sonra vaazla birlikte Rab'bin Sofrası’na geçeceğiz.

Kilisemizin ve hayatımızın yanılmaz temeli olan Kutsal Kitap’tan sonra kilisemiz için en önemli dokümanlardan biri Beytlehem Baptist Kilisesi İhtiyarları İnanç Bildirgesi’dir. Hepinizi bunu okumaya teşvik ediyorum. Bu dokümanı kilise web sitesinde ya da Desiring God web sitesinde bulabilirsiniz. 12.4. paragraf bizim Rab’bin Sofrası konusunda neye inandığımız ve ne öğrettiğimizin öğretisel özetini verir:

Biz Rab’bin Sofrası’nın; bir araya gelmiş imanlıların Mesih’in halkı için feda edilmiş bedenini simgeleyen ekmeği yediği ve Mesih’in kanında gerçekleşen Yeni Antlaşma’yı simgeleyen Rab’bin kasesini içtiği Rab’bin bir sakramenti olduğuna inanırız. Bunu Rab’bi anmak için yaparız ve böylece Rab’bin gelişine dek O’nun ölümünü ilan ederiz. Uygun bir şekilde yiyip içenler fiziksel olarak değil, ruhsal olarak Mesih’in bedenine ve kanına paydaş olurlar, bu şekilde, imanla, Mesih’in ölümüyle elde ettiği faydalarla beslenirler, ve böylece lütufta büyürler.

Rab’bin Sofrası’na bu yaklaşımın Kutsal Kitap’taki temelini altı başlık altında vermeye çalışacağım: 1) tarihsel çıkış noktası; 2) imanlı katılımcılar; 3) fiziksel eylem; 4) akılsal eylem; 5) ruhsal eylem; 6) kutsal ciddiyet.

1. Rab’bin Sofrası’nın Tarihsel Çıkış Noktası

Matta (26:26’dan ileri), Markos (14:22’den ileri) ve Luka (22:14’ten ileri) müjde kitapçıkları, İsa’nın ölmeden bir gece önce öğrencileriyle yediği son akşam yemeğini yazarlar. Her biri İsa’nın şükrettiği ya da ekmek ve kaseyi kutsadığını, ve bunları ekmeğin kendi bedeni ve kasenin anlaşma kanı ya da kanında gerçekleşen yeni anlaşma olduğunu söyleyerek öğrencilerine verdiğini açıklarlar. Luka 22:19’da İsa “Beni anmak için böyle yapın” der. Yuhanna müjdesi yeme ve içmeyi yazmaz, daha çok o akşamı dolduran öğreti ve eylemlerden bahseder.

En eski kayıtlardan anladığımız kadarıyla kilise İsa’nın dediğini yaptı: İsa’yı ve O’nun ölümünü anmak için o akşam yemeğini tekrarladılar. Pavlus’un mektupları elimizde bulunan en eski tanıklıklardır; ve 1. Korintliler 11:20’de kilisede “Rab’bin Sofrası” adı verilen bir olaydan bahseder. Muhtemelen, Rab İsa tarafından başlatılmış ve emredilmiş olduğu ve özünde Rab’bin ölümünün anısını kutladığı için Rab’bin Sofrası adı verilmiş. 1. Korintliler 11:23-24’te Pavlus şöyle der: “Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: ‘Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.’ ” “Rab’den öğrendim” cümlesi muhtemelen Rab’bin, diğerlerinin son yemekte gerçekten neler olduğu konusunda yazdıklarını, yemekte bulunmayan Pavlus’a teyit etmesi anlamına geliyor.

Dolayısıyla Rab’bin Sofrası’nın tarihsel çıkış noktası, İsa’nın çarmıha gerilmeden bir gece önce öğrencileriyle yediği o son akşam yemeğidir. Sofradaki eylemler ve sofranın anlamının temeli hep o son gecede İsa’nın neler söylediği ve neler yaptığıdır. İsa’nın kendisi Rab’bin Sofrası’nın çıkış noktasıdır. Bunun devam ettirilmesini emretmiştir. Sofranın odak noktası ve anlamı O’dur.

2. Rab'bin Sofrası'nın İmanlı Katılımcıları

Rab’bin Sofrası, bir araya gelmiş İsa’ya inananlar ailesinin, yani kilisenin bir eylemidir. İmanlı olmayanların bir eylemi değildir. İmanlı olmayanlar da orada olabilirler – aslında onların da olmalarını isteriz – Rab’bin Sofrası’nın gizli kapaklı bir tarafı yoktur. Aleni olarak yapılır. Aleni yapılmasının bir anlamı vardır. Sihirli güçleri olan, gizemli, kültik bir ayin değildir. Bir araya gelmiş kilisenin toplu bir tapınma eylemidir. 1. Korintliler 11:26’da Pavlus “Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab'bin gelişine dek Rab'bin ölümünü ilan etmiş olursunuz” der. Dolayısıyla sofranın bir ilan etme yönü vardır. Gizlilik değil, ilan etme dikkat çeken noktadır.

Bakım evi ya da hastanede Rab’bin Sofrası’ndan almayı yasaklamıyoruz, ama bu tip bireysel kutlama istisnaidir, Kutsal Kitap’ın aktardığı gibi değildir. 1. Korintliler 11’de Pavlus beş kez Rab’bin Sofrası kutlanırken kilisenin “bir araya gelmesinden” bahseder. Ayet 17b: “Toplantılarınız yarardan çok zarar getirdiği için...”. Ayet 18: “Birincisi, toplulukça bir araya geldiğinizde aranızda ayrılıklar olduğunu duyuyorum.” Ayet 20: “Toplandığınızda Rab'bin Sofrası'na katılmak için toplanmıyorsunuz.” Ayet 33: “Öyleyse kardeşlerim, yemek için bir araya geldiğinizde birbirinizi bekleyin.” Ayet 34: “Aç olan karnını evde doyursun. Öyle ki, toplanmanız yargılanmanıza yol açmasın.”

Diğer bir deyişle, Rab’bin Sofrası’nı normal akşam yemeğine çok yakın yapıp birbirine bağlayarak değerini düşürdüler ve bazı insanların çok yiyeceği varken bazıları yiyecek bir şey bulamadı. Bu yüzden Pavlus yemeğinizi evde yiyin ve Rab’bin Sofrası’ndan yemek için bir araya gelin dedi.

18. ayetteki “kilise” kelimesine dikkat edin: “kilisece bir araya geldiğinizde”. Bu Mesih’in bedenidir, İsa’nın izleyicilerinin toplantısıdır. Putlardan yüz çevirmiş ve günahlarının bağışı, sonsuz yaşam umudu ve ruhlarının tatmini için yalnız İsa’ya güvenmiş olanların. Onlar Hristiyanlardır. Dolayısıyla, Rab’bin Sofrası’nın katılımcıları bir araya gelmiş İsa inanlılarıdır.

3. Rab’bin Sofrası’ndaki Fiziksel Eylem

Rab’bin Sofrası’ndaki fiziksel eylem 7 kaplık bir yemeğin yenmesi değildir. Çok basittir. Ekmek yemek ve kaseden içmektir. 23b-25. ayetler şöyle der: “Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: ‘Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.’ Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: ‘Bu kâse kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın.’”

Ekmeğin türü ve nasıl bölündüğüyle ilgili hiç bir ayrıntı verilmemiştir. Kasenin içinde ne olduğuna dair tek ifade ise Matta, Markos ve Luka’da birer ayetle verilir: “Size şunu söyleyeyim, Babam'ın egemenliğinde sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim.” (Matta 26:29; Markos 14:25 ve Luka 22:18’de de aynı konu geçer). Yani buna “asmanın ürünü” denir. Bence üzüm suyu mu şarap mı kullanıldığı üzerinde pek durmamalıyız. Metinde bunlardan herhangi birini emreden ya da yasaklayan bir şey bulunmamaktadır.

Asıl endişelenilmesi gereken şey hileli ikamelerdir – örneğin bir kamp ateşinin etrafında simit ve kola. Rab’bin Sofrası bir oyun değildir. Birazdan bahsedeceğimiz gibi, bir ağırlık hissiyle kutlamalıyız.

Yeni Antlaşma’da Rab’bin Sofrası’nın sıklığıyla ilgili herhangi bir şey olmadığını da belirtmeliyim. Bazıları haftalık yapmanın iyi olduğunu düşünürler; bazıları üç ayda bir yaparlar. Biz ortadayız, ve genellikle her ayın ilk Pazar’ı kutlarız. Bence bu konuda özgürüz. Fakat bu durumda şu iki soru karşımıza çıkıyor: 1) Tanrı Sözü'ne hizmet etmesi açısından hangi sıklıkta uygulamak Sofranın tam önemini karşılar? 2) Ne sıklıkta olması duyarsızlaşmamızı değil değerini hissetmemizi sağlar? Bunlar varılması zor yargılardır ve farklı kiliseler farklı şekillerde uygularlar.

4. Rab’bin Sofrası’ndaki Akılsal Eylem

Rab’bin Sofrası’nın katılımcılarının akılsal eylemi, zihinlerini İsa’ya ve özellikle O’nun günahlarımız için ölerek gerçekleştirdiği tarihi işe odaklamaktır. 24 ve 25. ayetler “Beni anmak için böyle yapın.” Fiziksel yeme içme eylemini yaparken akılsal hatırlama eylemini de yapmalıyız. Yani, bir zamanlar yaşamış bir kişi olarak İsa’yı, bir zamanlar ölmüş ve tekrar dirilmiş olan İsa’nın işini ve işinin bizim günahlarımızın affı için olan anlamını bilinçli olarak hatırlamalıyız.

Rab’bin Sofrası Hristiyanlığın bir yeni çağ ruhsallığı olmadığının tekrar tekrar ve yalın bir hatırlatıcısıdır. İçsel varlığınızla temasa geçmek değildir. Mistisizm değildir. Tarihsel gerçekleri temel alır. İsa yaşadı. Bir bedeni, kan pompalayan bir kalbi ve kanayan bir derisi vardı. O’na inanan herkes Tanrı’nın gazabından kurtulabilsin diye günahkarların yerine bir Roma çarmıhında herkesin önünde öldü. Bu tarihte bir kez ve ona inanan herkes için oldu.

Dolayısıyla, Rab’bin Sofrası’ndaki akılsal eylem temel olarak hatırlamaktır. Hayal etmek değildir. Rüya görmek değildir. Kanal vasıtasıyla bağ kurma değildir. Dinlemek değildir. Tepkisiz hale gelmek değildir. Zihnin bilinçli olarak tarihte İsa’ya ve O’nun hakkında Kutsal Kitap’tan bildiğimiz şeylere yönlendirilmesidir. Rab’bin Sofrası bizi tekrar tekrar tarihin özünde köklendirir. Ekmek ve Kase. Beden ve kan. İdam ve ölüm.

5. Rab’bin Sofrası’ndaki Ruhsal Eylem

En önemlisi budur. Bunun sebebi, şimdiye kadar açıkladığım herşeyin imanlı olmayanlar tarafından da yapılabilmesidir. Aslında şeytan beden alabilseydi o da yapabilirdi. Ye, iç ve hatırla. Doğal olarak bunlarda ruhsal bir şey yok. Dolayısıyla Rab’bin Sofrası’nın İsa’nın istediği şey olabilmesi için, yeme, içme ve hatırlamadan daha fazla bir şeyler olması gerekir. İmanlı olmayanların ve şeytanın yapamayacağı bir şey.

Kilise İhtiyarları İnanç Bildirgesi’nin anahtar cümlesini tekrar okumama ve bunun Kutsal Kitap’ın neresinden geldiğini göstermeme izin verin. “Uygun bir şekilde yiyip içenler fiziksel olarak değil, ruhsal olarak Mesih’in bedenine ve kanına paydaş olurlar, bu şekilde, imanla, Mesih’in ölümüyle elde ettiği faydalarla beslenirler, ve böylece lütufta büyürler.”

Bu “ruhsal olarak Mesih’in bedenine ve kanına paydaş olmak...imanla” fikri nereden geliyor? Bunu destekleyen buna en yakın metin bir önceki bölümdedir: 1. Korintliler 10:16-18. Bunu okurken, “’Paydaş olmak’ ne demek?” diye sorun.

Tanrı'ya şükrettiğimiz şükran kâsesiyle Mesih'in kanına paydaş olmuyor muyuz (koinōnia estin tou haimatos tou Christou)? Bölüp yediğimiz ekmekle Mesih'in bedenine paydaş olmuyor muyuz (ouchi koinōnia tou sōmatos tou Christou estin)? Ekmek bir olduğu gibi, biz de çok olduğumuz halde bir bedeniz. Çünkü hepimiz bir ekmeği paylaşıyoruz. İsrail halkına bakın; kurban etini yiyenler sunağa paydaş değil midir (koinōnia tou thusiastēriou)?

Burada hatırlamaktan çok daha derin bir şey var. Burada imanlılar var – İsa Mesih’e güvenen ve değer verenler – ve Pavlus onların Mesih’in bedenine ve kanına paydaş olduklarını söylüyor. Tam olarak, O’nun bedeninde ve kanında bir paylaşmayı (koinōnia) deneyimliyorlar. O’nun ölümüne ortaklığı deneyimliyorlar.

Mesih’in Bedenine ve Kanına Paydaş Olmak, Ruhsal Olarak, İmanla

Bu paydaşlık/paylaşma/ortaklık ne demek? Bence 18. ayet bize ipucu veriyor, çünkü benzer bir kelime kullanıyor, ancak Yahudi kurbanlarında olanlarla karşılaştırıyor: “İsrail halkına bakın; kurban etini yiyenler sunağa paydaş (aynı kelimenin bir şekli) değil midir?” Sunağa paydaş/paylaşan/ortak ne demektir? Sunakta olanları paylaşıyorlar ya da bundan faydalanıyorlar demektir. Örneğin, affedilmenin ve Tanrı’yla yeniden kurulmuş olan ilişkinin hazzını yaşıyorlar.

16 ve 17. ayetleri alarak şunu demek istiyorum; imanlılar olarak biz fiziksel ekmeği yiyip kaseden içtiğimizde, ruhsal olarak başka bir tür yeme ve içme gerçekleştiriyoruz. Çarmıhta olan şeyleri yiyip içiyoruz – yani hayatımızın içine alıyoruz. İmanla – Tanrı'nın bizim için İsa'da yaptığı her şeye güvenerek– İsa’nın çarmıhta kan döktüğü ve öldüğü zaman elde ettiği faydalarla kendimizi besliyoruz.

Bu yüzden sizi Rab’bin Sofrası’nda her ay farklı yönlere odaklıyoruz (Tanrı’yla esenlik, Mesih’te sevinç, gelecek için umut, korkudan özgür olma, sıkıntıda güvende olma, karışıklıkta rehberlik, hastalıktan iyileşme, ayartılmada zafer, vb.). Çünkü İsa öldüğünde, O’nun dökülen kanı ve deşilen bedeni, bizim için Tanrı’nın bütün vaatlerini satın aldı. Pavlus şöyle der: “Çünkü Tanrı'nın bütün vaatleri Mesih'te ‘evet’tir” (2. Korintliler 1:20). Tanrı’nın her armağanı ve Tanrı’yla sevinç dolu ilişkimiz İsa’nın kanıyla elde edildi. Pavlus “Tanrı'ya şükrettiğimiz şükran kâsesiyle Mesih'in kanına paydaş olmuyor muyuz? Bölüp yediğimiz ekmekle Mesih'in bedenine paydaş olmuyor muyuz?” dediği zaman şunu demek istiyor: Tanrı'nın sofrasındaki şölende, İsa'nın bedeni ve kanı sayesinde satın alınan her bir ruhsal kutsamaya olan iman sayesinde yer almıyor muyuz?İmanlı olmayan hiç kimse bunu yapamaz. Şeytan bunu yapamaz. Bu aile için bir armağandır. Rab'bin sofrasını kutladığımızda, İsa'nın kanı sayesinde satın alınan Tanrı'nın tüm vaatlerine olan iman sayesinde ruhsal olarak besleniyoruz.

6. Rab’bin Sofrası’nın Kutsal Ciddiliği

Pavlus’un 1. Korintliler 11’de söylediği şekilde kapatıyorum. Şöyle uyarıyor: eğer Rab’bin Sofrası’na çarmıhta olanların ciddiyetini anlamadan lakayıt, duyarsız, ilgisiz bir şekilde gelirseniz, ve eğer bir imanlıysanız, yaşamınızı kaybedebilirsiniz, gazap yüzünden değil, Tanrı’nın baba olarak disiplininin bir eylemi olarak. Sevinçle ve ciddiyetle Rab’bin Sofrası’na yaklaşırken 1. Korintliler 11:27-32’yi okumama izin verin.

27 Bu nedenle kim uygun olmayan biçimde [yani Mesih’in değerli armağanına güvenmeden ve değer vermeden] ekmeği yer ya da Rab'bin kâsesinden içerse, Rab'bin bedenine ve kanına karşı suç işlemiş olur. 28 Kişi önce kendini sınasın [yeterince iyi olup olmadığını görmek için değil, ihtiyacın olan şeyler için kendinden yüz çevirip İsa’ya güvenmek için istekli olup olmadığını görmek için], sonra ekmekten yiyip kâseden içsin. 29 Çünkü bedeni farketmeden yiyip içen [yani, Korint’te bazılarının yaptığı gibi, bu ekmeğin bir balıklı sandviç olmadığının farkında olmadan], böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder. 30 [Burada ne demek istediğini açıklıyor:] İşte bu yüzden birçoğunuz zayıf ve hastadır, bazılarınız da ölmüştür [cehenneme gönderilmek üzere değil; bir sonraki ayet açıklıyor]. 31 Kendimizi doğrulukla yargılasaydık, yargılanmazdık. 32 Dünyayla birlikte mahkûm olmayalım diye [yani cahenneme gitmeyelim diye] Rab bizi yargılayıp terbiye ediyor [yani bazıları zayıf, hasta, ölüyor].

Rab’bin Sofrası’nı hafife almayın. Rab’bin Sofrası, Mesih’in kilisesine verdiği en değerli armağanlardan biridir. Şimdi birlikte yiyelim.