İsa'nın Ölümden Dirildiğine İnanmamın 8 Sebebi

Gospel Translations Turkish sitesinden

Git ve:kullan, ara

Related resources
More By John Piper
Author Index
More About The Resurrection of Christ
Topic Index
About this resource
English: Eight Reasons Why I Believe That Jesus Rose from the Dead

© Desiring God

Share this
Our Mission
This resource is published by Gospel Translations, an online ministry that exists to make gospel-centered books and articles available for free in every nation and language.

Learn more (English).
How You Can Help
If you speak English well, you can volunteer with us as a translator.

Learn more (English).

By John Piper About The Resurrection of Christ
Part of the series Taste & See

Translation by Elif Karademir

Review You can help us improve by reviewing this translation for accuracy. Learn more (English).



1. İsa kendisinin ölümden dirileceğini öngörmüştür.

İsa, çarmıha gerileceğinden ve ölümden dirileceğinden bahsederken gayet açık konuşmaktadır. "İsa, İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı." (Markos 8:31, ayrıca Matta 17:22 ve Luka 9:22'ye de bakın.) İsa'nın dirilişini inanılmaz bulanlar, İsa'nın muhtemelen aklını kaçırmış olduğunu veya ilk kiliselerin kulaktan doğma bilgileri öğrettiğini düşünmektedir. Ama Kutsal Yazılar'ı okuyanlar tanıklıkları görüp bu kadar bilginin aptalca bir hayal ürününden oluşmadığı kanaatine varsalar da İsa’nın kendi ölümünden dirilişini anlatmasını mantıklı bulmayacaklardır.

Bu durum, ihtimaller göz önünde bulundurulduğunda çok kafa karıştıran bir durumdur. Örneğin iki farklı kişi, iki farklı şekilde İsa’nın düşmanlar tapınağı (bedenini) yıkarsa, üç günde inşa edeceğini söylediğine tanıklık etmektedir. (Yuhanna 2:19, Markos 14:58, Matta 26:61) Ayrıca “Yunus’un belirtisinden”- dünyanın kalbinde üç gün- dolaylı olarak bahsetmiştir. Ve Matta 21:42’de de bunu tekrar ima etmiştir “Yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı oldu. Rab'bin işidir bu, gözümüzde harika bir iş.” İsa’yı suçlayanlar da bu sözlerinin onun iddiasının bir parçası olduğunu söylemiştir: “Ertesi gün, yani Hazırlık Günü'nden sonraki gün, başkâhinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, “Efendimiz” dediler, “O aldatıcının, daha yaşarken, ‘Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim’ dediğini hatırlıyoruz.” (Matta 27:63)

Dolayısıyla İsa’nın dirilişi ile ilgili ilk kanıtımız İsa’nın kendisinin bundan bahsetmesidir. Sözlerinin kapsamı ve özü, bunun bir uydurma olması ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Yine yazılarda İsa, çevresindeki insanlar tarafından deli ya da aldatıcı bir insan olarak görülmemektedir.

2. Mezarı Paskalya'da boştu.

Yazılarda bundan şöyle bahseder: “Ama içeri girince Rab İsa'nın cesedini bulamadılar.” (Luka 24:3) “Siz şöyle diyeceksiniz: ‘Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken O'nun cesedini çalıp götürdüler” (Matta 28:13) İsa’nın bedeni bulunamamıştır. Bu durumda dört olasılık vardır:

2.1 Bedenini düşmanları çaldı. Çaldılarsa (ki çaldıklarını da hiçbir zaman iddia etmediler) da bunu çarmıh olayının yaşandığı bölgede Hristiyanlığın yayılmasını önlemek için yapmış olmaları çok muhtemel. Ama durduramadılar.

2.2 Bedenini arkadaşları çaldı. Ortalıkta böyle bir dedikodu dönüyordu (Matta 28:11-15) Böyle bir ihtimal var mı? Mezardaki askerleri atlatmış olabilirler mi? Daha da önemlisi, İsa dirilmediği halde dirildiğini söyleme yetkileri var mı? Doğru olmadığını bildikleri bir şey için hayatlarını riske atıp dayak yemeyi kabul ederler miydi?

2.3 İsa ölmemişti, mezara girdiğinden sadece bilincini kaybetmişti. Kendine geldi, taşı kaldırdı, askerleri yenip öğrencileriyle birkaç kere görüşüp kendisinin ölümden dirildiğini söylemelerini istedi ve tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. İsa’nın düşmanları bile böyle bir şeyin mümkün olmadığını bilir. Öldüğü kesindi, Romalılar bunu görmüştü. O taş altı saat boyunca mızrakla işkence gören bir adamın kaldırabileceği bir taş değildi.

2.4 İsa’yı ölümden Tanrı diriltti. O’nun olacağını söylediği şey buydu. Öğrencilerin olacağını söylediği şey buydu. Ancak insanlar dirilişi doğaüstü bir açıklamayla anlatmamız gerektiğini söylerler. Bu mantıklı mı peki? Bence değil. Elbette bizler saf bireyler değiliz. Ama gerçek bize tuhaf geldiği için, onu reddetmeyi de istemiyoruz. Bu noktada inandığımız şeylerin tercihlerimizi etkilediğinin farkında olmamız gerekir -diriliş ya doğru ya da yanlıştır. Örneğin, İsa’nın mesajı sizi Tanrı’nın gerçekliğine ve bağışlayıcılığına götürdüyse, zihninizin doğaüstü şeyler karşısındaki gücünü kaybetmesine yol açabilir. Bu, diriliş için bir önyargıdan ziyade, önyargıdan kurtuluş olabilir mi?

3. Çarmıh olayından sonra umutsuzluğa ve korkaklığa kapılan öğrencileri, (Luka 24:21, Yuhanna 20:19) dirilişten sonra kendilerine güvenen ve cesur adamlara dönüştüler. (Elçilerin İşleri 2:24, 3:15, 4:2)

Bu değişikliğin sebebi olarak İsa’nın yükseldiğini görmeleri ve tanıklığına şahitlik etmeleridir. (Elçilerin İşleri 2:32). Bu konuya dair en popüler karşıt açıklama ise, kendilerine olan bu güvenlerinin nedeninin halüsinasyonlar olmasıdır. Fakat öğrenciler saf kimseler değildi, hem diriliş öncesi hem de diriliş sonrası sağduyulu ve şüphecilerdi. (Markos 9:32, Luka 24:11, Yuhanna 20:8-9, 25) Dahası, dirilişe tanık etmiş insanların yazdıkları yalan mıdır? Peki ya Pavlus’un Romalılara yazdığı mektup? Şahsen ben bu zekanın ve şeffaf ruhun yanıltıcı veya aldatıcı olabilme ihtiyamlini düşünemiyorum bile ayrıca o da İsa’nın dirildiğini gördüğünü iddia etmişti.

4. Pavlus, Mesih'i sadece kendinin değil, 500 kişinin daha gördüğünü söyledi ve bu kişiler o bu iddiayı ortaya attığında halen yaşamaktaydı.

“Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bunların çoğu hâlâ yaşıyor, bazılarıysa öldüler.” (1. Korintliler 15:6) Bunu konuyla alakalı kılan şey, tanıkların çoğu hayattayken bu tür iddialara şüpheyle yaklaşan Yunanlılara yazılmış olmasıdır. Bu yüzden bu iddianın aksini söylemek risklidir.

5. Gelişen, imparatorluklara kadar yayılan erken dönem kiliselerin varlığı bu gerçeği destekler.

Kiliseler, İsa’nın ölümden dirildiğine ve Tanrı’nın onu hem Rab hem de Mesih yapması sayesinde bu kadar yayılabilmiştir. (Elçilerin İşleri 2:36) Mesih’in tüm uluslar üzerindeki Rabliği, ölüme karşı kazandığı bu zafere dayanmaktadır. Mesajı tüm dünyaya yayılmıştır. Kültürleri değiştirme ve Tanrı’ya yeni bir halk oluşturma gücü, dirilişin gerçekliğinin kanıtıdır.

6. Elçi Pavlus'un da din değiştirmesi bu iddiayı kanıtlar niteliktedir.

Pavlus, Galatyalılar 1:11-17’deki kendisini dinleyenlere müjdesinin insanlardan değil, ölüp dirilen İsa Mesih’ten geldiğini anlatmıştır. İsa’nın dirilmiş halini gördüğünde, Hristiyanlığa şiddetle karşı çıkıyordu. (Elçilerin İşleri 9:1) Lakin şimdi, herkesin ağzını açıkta bırakacak şekilde, canını müjde uğruna tehlikeye atmaya hazırdır. (Elçilerin İşleri 9:24-25) Dirilen İsa ona görünmüş ve Yahudi olmayanlara müjdeyi duyurması için onu görevlendirmiştir. (Elçilerin İşleri 26:15-18) Böyle bir tanıklığa güvenebilir miyiz? Bu soru da başka bir tartışmanın konusu.

7. Yeni Ahit'in tanıkları aldatıcı veya düzenbaz değildir.

Bir tanıklığın güvenilir olduğu kanaatine nasıl varabilirsiniz? Bir insanın tanıklığına inanıp inanmayacağınıza nasıl karar verirsiniz? Bir insanın tanıklığına güvenip güvenmeyeceğiniz, bir matematik denklemi kadar karmaşık bir durum değildir. Kesinliği başka bir türde olsa da, matematik problemi gibi kesin de olabilir. (Eşimin sadık olduğuna güvenim tam.) Tanığın biri öldüğünde, onun hakkındaki düşüncelerimizi yazdıklarına göre şekillendirebiliriz ancak. Peki Petrus, Yuhanna, Matta ve Pavlus’a nasıl güvenebiliriz?

Bana göre (Burada sadece kendi yargımıza göre hüküm verebiliriz – Luka 12:57) bu adamların yazıları saf, kandırılmış ya da aldatıcı yazılar değildir. Yazılarında insan doğasına karşı derin içgörüler sunmuşlardır. Kişisel tanıklıklarını ölçülü ve dikkatli şekilde ifade etmişlerdir. Öğretileri tutarlıdır; dengesiz kimselerin yazıları gibi değildir. Ahlaki ve manevi açıdan yüksektir. Ve bu adamların yaşamları tamamen gerçeğe ve Tanrı’nın yoluna adanmıştır.

8. İncil'de anlatıldığı gibi Mesih'in ölümü ve dirilişinde kendi kendini doğrulayan bir ihtişam vardır.

Yeni Antlaşma, Tanrı’nın İsa’yı Tanrı’nın Oğlu olarak yüceltsin diye Kutsal Ruh’u göndermiştir. İsa “Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek... O beni yüceltecek” (Yuhanna 16:13) demiştir. Bunu, yaşamı, ölümü ve dirilişiyle ilgili sözde kendi kendini doğrulayan yüceliğini görmemiz için söylemiştir. Bu söz İsa’yı olduğu gibi görmemizi sağlar, karşı konulamaz bir şekilde doğru söylenmiştir. Elçi, gözümüzdeki perdeyi ve bu perdeyi kaldırmayı şu şekilde ifade etmiştir: “Tanrı'nın görünümü olan Mesih'in yüceliğiyle ilgili Müjde'nin ışığı imansızların üzerine doğmasın diye, bu çağın ilahı onların zihinlerini kör etmiştir. Biz kendimizi ilan etmiyoruz; ama Mesih İsa'yı Rab, kendimizi de İsa uğruna kullarınız ilan ediyoruz. Çünkü, “Işık karanlıktan parlayacak” diyen Tanrı, İsa Mesih'in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamızdan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı.” (2. Korintliler 4:4-6)

Çarmıha gerilen ve dirilen Mesih’e ait bilgi, yalnızca tarihsel gerçekler hakkında akıl yürütmenin sonucu değildir. Gerçeği olduğu gibi görmenin sonucudur: Tanrı’nın gerçekliği ve yüceliği, dün, bugün ve sonsuza dek değişmeyecek şekilde Mesih’in yüzünde belirmiştir.

Pastör John