Putların Alacakaranlığı

Gospel Translations Turkish sitesinden

Git ve:kullan, ara

Related resources
More By R.C. Sproul
Author Index
More About Truth
Topic Index
About this resource
English: Twilight of the Idols

© Ligonier Ministries

Share this
Our Mission
This resource is published by Gospel Translations, an online ministry that exists to make gospel-centered books and articles available for free in every nation and language.

Learn more (English).
How You Can Help
If you speak English well, you can volunteer with us as a translator.

Learn more (English).

By R.C. Sproul About Truth
Part of the series Right Now Counts Forever

Translation by Levent Kurtuluş

Review You can help us improve by reviewing this translation for accuracy. Learn more (English).



Ondokuzuncu yüzyıl filozofu Friedrich Nietzsche, “Tanrı öldü” deyişiyle ünlüdür. Bu kısa özdeyiş, tüm hikayeyi vermemektedir. Nietzsche’ye göre Tanrı’nın ölüm nedeni, sevgiydi. O, “Tanrı öldü; O, sevgiden öldü” demişti. Ancak Nietzsche, Yahudi-Hristiyan inancının Tanrısı ölmeden önce Olympus dağında yaşayanlar gibi pek çok tanrıların var olduğunu söyledi. Yani, bir zamanlar, bir sürü tanrılar vardı. Bir gün Yahudi Tanrısı Yahve gelip onların meclisinde durup, “Benden başka tanrılar edinmeyeceksiniz” dediği gün geri kalan tüm tanrılar ortadan kayboldu. Bunu duyunca, Nietzsche’nin taşlayıcı anlatımına göre, geri kalan tüm tanrı ve tanrıçalar öldü, ancak gülmekten öldüler.

Çoğulculuğun hüküm sürdüğü günümüzde, Nietzsche’nin hicvinde olduğu gibi tek Tanrı fikrine karşı pek çok iğneleyici düşmanlık mevcuttur. Ancak bugün, tektanrıcılığa duyulan nefret gülünecek bir şey değil. Çoğulculuk kültüründe en büyük erdem; tüm dini görüşlerin ve tüm siyasi düşüncelerin hoş görülmesi gerektiği fikrini barındıran hoşgörü sahibi olmaktır. Hoş görülemeyecek tek şey; ayrıcalıklı ve seçkin olma iddiasıdır. Bu tür iddialara karşı kökleşmiş ve doğal bir antipati mevcut. Tek Tanrı’nın varlığından bahsetmek, çoğulcular için iğrenilecek bir şeydir. Tanrı’nın Kendisini pek çok farklı görünümlerle gözler önüne sermediğini söylemek de bir o kadar iğrençtir. Tek Biricik Oğul’a sahip tek bir Tanrı, ayrıcalıklı Oğul iddiasıyla oldukça yaralayıcı ve tiksinti verici bir tanrı olarak görülmektedir. İnsanla tanrı arasında tek bir Aracı olamaz. Günümüz çoğulcularına göre pek çok aracılar olmalı. Çoğulcular arasında bilinen bir gerçek de; eğer Tanrı’ya giden tek bir yol var ise o zaman Tanrı’ya çıkan pek çok tali yollar olmalı ve kesinlikle tek bir yol olduğu kabul edilemez. Tanrı, Mesih ve kurtuluş konularında ayrıcalıkçı iddialara sahip Mesih İnancı, bu tür düşüncelere sahip çoğulcularla birlikte uyum içinde yaşayamaz.

Tanrı ve Tanrı Oğlu’nun varlığı ve tek bir kurtuluş yolunun varlığı sorununun ötesinde bir de, tek bir ilahi vahiye sahip olma iddiasına karşı da bir reddedici tutum mevcuttur. Reformasyon döneminde, Reformasyonun sözde “sadece” ifadeleri ortaya atıldı. Buna göre aklanmanın; “sadece iman” (sola fide), “sadece Mesih aracılığıyla” (solus Christus), “sadece lütuf” (sola gratia) ve “sadece Tanrı’nın yüceliği” (soli Deo gloria) aracılığıyla gerçekleşebilir. Ancak belki de çağımız çoğulcularına en iğrenç gelen şey de “sadece Kutsal Kitap” (sola Scriptura) iddiasıdır. “Sadece Kutsal Kitap” düşüncesi; kilisenin inanç bildirgeleri, öğretileri ve geleneklerine paralel olarak asla yerini tutmayacak ilahi vahiyin tek bir yazılı kaynağı olduğu fikridir. Sadece Kutsal Yazılar; Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın kaleme alınmış vahiyi olduğundan dolayı vicdanı bağlayıcı bir yetkiye sahiptir. “Sadece Kutsal Yazılar” fikrinin çoğulcu için bir sürü anlamı vardır. Bunlardan en önemlisi de şudur: bu düşünce, diğer tüm dinlerin kitaplarının vahiysel karakterini tümden reddedişidir. “Sadece Kutsal Yazılar” düüncesini savunan birisi; Tanrı’nın vahyedilmiş Sözü’nün Kutsal Kitap’la birlikte, Mormon Kitabında, Kuran’da, Upanişatlar’da ve Bhagavad Gita’da da bulunduğuna inanmaz; aksine, Mesih İnancı, sadece Kutsal Kitabın Tanrı’nın kaleme alınmış Sözü olduğunu belirten tek ve ayrıcalıklı iddiaya sıkı sıkı sarılır.

Birleşik Devletler’in ilk resmi sloganı, “e pluribus unum”, yani “çokluktan birliğe” düşüncesidir. Ancak, çoğulculuk ideolojisinin ortaya çıkmasından itibaren bu sloganın gerçek “birliği” temelden sarsıldı. Çoğulculuğu harekete geçiren şey; kendisinden önce ortaya çıkan izafiyet (görecelik) felsefesidir. Tüm gerçeklik görecelidir; bu yüzden hiçbir düşünce ya da kaynak, üstün ya da yüce görülemez. Hukuk sistemine uygulandığında bu, tüm dinlere yasalar altında eşit hoş görü gösterilmesi fikri oluvermiştir. Yasalar altında eşit hoş görü fikrinden eşit geçerlilik fikrine geçmek insan düşüncesinde pek uzun sürmemiştir. Tüm dinlere yasalar altında eşit davranılması ve eşit haklar sunulması ilkesi; beraberinde, tüm dinlerin geçerliliğe sahip olduğu sonucunu çıkarmaz. Yeryüzündeki dinler, üstünkörü karşılaştırılarak incelendiğinde bile aralarında ne kadar köklü çelişkilerin var olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak bir kimse; bu çelişkilerin eşit bir şekilde gerçekliğini kabullenmeye hazır olmadıkça bu yanıltıcı varsayıma kucak açmamalıdır.

Üzücü bir şekilde, izafiyet ve çoğulculuk felsefeleriyle birlikte mantık bilimi de bu durumdan rahatsız olmaz. Mantık, kapıya kadar götürülüp sokağa fırlatılır. Çoğulculuk ve izafiyet sistemlerinde mantığa yer yoktur. Gerçeği söylemek gerekirse; bunları bir sistem olarak adlandırmak ta yanlış olur, çünkü tutarlı ve uyumlu bir gerçeklik fikri de çoğulcu için kabul edilemez bir durumdur. İnsanların gerçeklikle ilgili ayrıcalıklı iddiaları reddetmesi, bu iddiaları geçersiz kılmaz. Mesih İnanlısının görevi; Tanrı’nın ve O’nun Mesih’inin tekliğine sıkıca sarılmak ve çoğulculuk savunucularına itibar etmemektir.