Bundan Sana Ne? Sen Ardımdan Gel!

Gospel Translations Turkish sitesinden

Git ve:kullan, ara

Related resources
More By John Piper
Author Index
More About Encouragement
Topic Index
About this resource
English: What Is That to You? You Follow Me!

© Desiring God

Share this
Our Mission
This resource is published by Gospel Translations, an online ministry that exists to make gospel-centered books and articles available for free in every nation and language.

Learn more (English).
How You Can Help
If you speak English well, you can volunteer with us as a translator.

Learn more (English).

By John Piper About Encouragement
Part of the series Taste & See

Translation by Elif Karademir

Review You can help us improve by reviewing this translation for accuracy. Learn more (English).



Kaba Sözlerle Karşılaştırmadan Kurtuldu

Ölümden dirildikten sonra İsa, Petrus'a kendisini sevip sevmediğini üç kez sormuştu. Üç kez evet cevanını aldı. Sonra İsa, Petrus'a nasıl öleceğini -çarmıha gerilerek- anlattı. Petrus, Yuhanna'ya ne olacağını merak etti. Bu sebeple İsa'ya "Bu adama ne olacak?" diye sordu. İsa sinirlendi ve "Bundan sana ne? Sen ardımdan gel!" cevabını verdi. İşte ayetin tümü:

Ama yaşlanınca ellerini uzatacaksın, başkası seni bağlayacak ve istemediğin yere götürecek.” Bunu, Tanrı'yı ne tür bir ölümle yücelteceğini belirtmek için söyledi. Sonra ona, “Ardımdan gel” dedi. Petrus arkasına döndü, İsa'nın sevdiği öğrencinin kendilerini izlediğini gördü. Bu öğrenci, akşam yemeğinde İsa'nın göğsüne yaslanan ve, “Ya Rab, sana kim ihanet edecek?” diye soran öğrencidir. Petrus onu görünce İsa'ya, “Ya Rab, ya bu ne olacak?” diye sordu.
İsa, “Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?” dedi. “Sen ardımdan gel!” (Yuhanna 21:18-22)

İsa'nın bu kaba sözleri -"Bundan sana ne? Sen ardımdan gel- kulağıma tatlı geliyor. Karşılaştırmanın iç karartıcılığından kurtarıyor hepsini. Bazen Christianity Today'deki reklamları (on bininin tümünü) inceliyorum ve hayal kırılıklığına uğruyorum. Yirmi beş yıl önceki kadar olmasa da öneriler yığınını bunaltıcı buluyorum.

Ardı arkası kesilmeyen kitaplar, konferanslar ve DVD'ler, hepsi misyonerlikte basıl başarılı olunur onu anlatıyor bana. Ve hepsi de bana doğru yapmadığım mesajını veriyor. Tapınma daha iyi olabilirdi. Vaaz daha iyi olabilirdi. Evanjelizim daha iyi olabilirdi. Pastorel ilgi daha iyi olabilirdi. Gençlik misyonerliği daha iyi olabilirdi. Görevleri daha iyi yerine getirebilirdin. Ve iyileştirmek için şunu yap. Bunu al. Şuraya git. Buraya git. Böyle yap. Ve bu kitapların ve konferansların bazıları bana ait!

Bu yüzden İsa'nın kaba sözleri beni (ve sizi) kendime getirdi. "Bundan sana ne? Sen ardımdan gel!" Petrus çok ağır bir söz duymuştu. Acı içinde öleceksin. Aklına ilk gelen şey karşılatırmaydı. Yuhanna'ya ne olacaktı?Ben acı çekmek zorundaysam, Yuhanna'da acı çekecek miydi? Benim misyonerliğim böyle sona erecekse, onun sonu da mı böyle olacaktı? Faydalı misyonerlik yapamazsam, o yapabilecek miydi?

İşte biz günahlıların bağı böyledir. Karşılaştır. Karşılaştır. Karşılaştır. Kendimizi başkalarıyla karşılaştırmaya bayılıyoruz. Bizden daha az nitelikli birini bulunca seviniyoruz. Ah. Wheaton'daki son yılımda, asistanımın Elliot Hall'a gönderdiği o küçük notu hala unutamıyorum. "Sevmek karşılaştırmayı bırakmak demektir." Bundan sana ne Piper? Sen benim ardımdan gel.

Bu söz bende büyük bir sevinç uyandırdı. İsa beni insanlardan düşük ya da yüksek olmama göre yargılamayacak. Vaaz yok. Kilise yok. Misyonerlik yok. Bunların hiçbiri yok. İsa'nın bana verdiği bir iş var. (Ve size de verdiği farklı bir iş var.) O'na bu lütfu için güvenip bana verdiği işi yapmalı mıyım? Asıl soru bu. İsa ciddileştiğinde gelen o özgürlük hissi farklı bir şey!