Babamız
Gospel Translations Turkish sitesinden
(Sayfa oluşturdu, içeriği: '{{info|Our Father}}<br> Amsterdam Özgür Üniversitesi'ndeki ilk dersim, akademik rahatlığımı yerle bir etti. Bu, kültürel bir şoktu, zıtlıkların bir egzer...')
20:27, 31 Ağustos 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli.
By R.C. Sproul
About Prayer
Part of the series Article
Translation by Elif Karademir
You can help us improve by reviewing this translation for accuracy. Learn more (English).
Amsterdam Özgür Üniversitesi'ndeki ilk dersim, akademik rahatlığımı yerle bir etti. Bu, kültürel bir şoktu, zıtlıkların bir egzersiziydi. An, profesör Dr. G.C. Berkouwer sınıfa girdiği anda başladı. Görünüşüyle her öğrenci dikkatle ayakta dururken, kürsüye adımlarını attığı, defterini açtığı ve öğrencilere oturmaları için sessizce başını salladığı ana kadar devam etti. Ardından dersine başladı ve öğrenciler, kutsal bir sessizlik içinde, görevli bir şekilde saat boyunca dinlediler ve notlar aldılar. Kimse asla yüzünü kaldırıp da hocayı bölmeye veya dikkatini dağıtmaya cüret etmedi. Oturup soru sormak için elini kaldırarak ustaya müdahalede bulunmamıştı. Oturum, tek bir ses tarafından domine edildi.
Ders sona erdiğinde profesör defterini kapattı, kürsüden indi ve aceleyle odadan ayrıldı, fakat öğrenciler bir kez daha onuruna ayağa kalktılar. Hiçbir diyalog, randevu veya sohbet yoktu. Hiçbir öğrenci profesöre cevap vermedi.
İlk böyle bir sınavım dehşet verici bir deneyimdi. Profesörün evine bir sınav bekleyerek gittim. Sınav ne kadar zorlayıcı olursa olsun, işkence değildi. Dr. Berkouwer samimi ve nazikti. Babacan bir tavırla ailem hakkında sorular sordu. Benim iyiliğim için büyük bir ilgi gösterdi ve ona soru sormamı davet etti.
Bir anlamda, bu deneyim cennetin bir tadıydı. Profesör Berkouwer, tabii ki, ölümlüydü. Ama devasa bir zeka ve ansiklopedik bilgi sahibi bir adamdı. Onu eğitmek veya onunla tartışmak için değil, ben öğrenciydim ve o ustaydı. İlahiyat alanında ona öğretebileceğim neredeyse hiçbir şey yoktu. Ve yine de sanki benden gerçekten bir şeyler öğrenebileceğini düşünüyormuş gibi beni dinledi. Sorgulayıcı sorularına verdiğim cevapları ciddiyetle değerlendirdi. Adeta bir baba tarafından soruları sorulan bir oğul gibi hissettim kendimi.
Bu olay, "Tanrı egemen ise neden dua etmeli?" sorusuna cevap olarak bulabileceğim en iyi insan benzetmesidir. Ancak itiraf etmeliyim ki bu benzetme zayıftır. Berkouwer, bilgi açısından benden çok üstündü, ancak bilgisi sınırlı ve kısıtlıydı. Kesinlikle her şeyi bilebilen değildi.
Öte yandan, Tanrı ile konuştuğumda sadece Gökyüzündeki Büyük Bir Profesöre konuşmuyorum. Tüm bilgiye sahip olanla konuşuyorum, benden zaten bilmeyeceği bir şey öğrenemeyecek olanla. Bilmem gereken her şeyi biliyor, aklımda ne varsa hepsini biliyor. Ona ne söyleyeceğimi söylemeden önce ne söyleyeceğimi biliyor. Ne yapacağını yapmadan önce ne yapacağını biliyor. Bilgisi egemen, çünkü O egemendir. Bilgisi mükemmel, değişmez şekilde.
İncil, zaman zaman Tanrı'nın fikrini değiştirdiğini, vazgeçtiğini veya planlarından pişmanlık duyduğunu ifade eden insan dilinin zorlandığı ifadelerle dolu olsa da, başka yerlerde bu insan formundaki ifadelerin sadece bu olduğunu ve Tanrı'nın bir insan olmadığını hatırlatır ki böylece pişman olmasın. O'nda dönüş gölgesi yoktur. Öğütüsü ebedidir. Plan B'si yoktur. Plan B'ler "olumlu tedbirler"dir, ancak Tanrı tüm olasılıkları bilse de, O kendisi hiçbir şeyi olasılıkla bilmez.
İnsanlar "Dua Tanrı'nın fikrini değiştirir mi?" diye sorarlar. Böyle bir soruyu sormak, onu cevaplamaktır. Hangi tür bir Tanrı, dualarımın etkileyebileceği bir Tanrı olabilirdi? Dualarım, O'nun planlarını değiştirmeye nasıl neden olabilirdi? Bana zaten sahip olmadığı bir konuda Tanrı'ya herhangi bir bilgi verebilir miyim? Yoksa üstün bilgeliğimle O'nu daha mükemmel bir yol üzerinde ikna edebilir miyim? Tabii ki hayır. Tanrı'nın öğretmeni veya rehber danışmanı olmaya tamamen yetersizim. Bu nedenle basit cevap, dua'nın Tanrı'nın fikrini değiştirmediğidir.
Ancak Tanrı'nın egemenliği ile dualarımız arasındaki ilişkiyi biraz farklı bir şekilde sorsak ne olurdu: "Dua şeyleri değiştirir mi?" Şimdi cevap kesin bir "Evet!" dir. Kutsal Kitap bize "doğru bir kişinin samimi duasının çok etkili olduğunu" söyler (Yakup 5:16). Bu metin, duanın etkili olduğunu belirtir. Bu, boşuna kutsal bir egzersiz değildir. Boşuna olan hiçbir şey işe yaramaz. Ancak dua, çok etkili olur. Çok etkili olan şey hiçbir zaman boşuna değildir.
Dua ne işe yarar? Ne değiştirir? İlk olarak, dualarım beni değiştirir. Dua'nın amacı Tanrı'yı değiştirmek değil. O değişmez çünkü değişmeye ihtiyacı yoktur. Ancak benim ihtiyacım var. Dr. Berkouwer'ün bana sorduğu soruların faydası onun için değil, benim içindi. Tanrı ile geçirdiğim zaman da benim için edindiricidir, O'nun için değil. Dua, haklı çıkarmamızla birlikte verilen büyük bir ayrıcalıktır. Haklı çıkarılmamızın bir sonucu olarak Tanrı'ya erişim hakkımız vardır. Tanrı'nın ailesine evlat edinildik ve Ona Baba olarak hitap etme hakkı verildi. Cesurca O'nun huzuruna gelmeye teşvik ediliriz. (Tabii ki, cesaretlilik ile kibrin arasında bir fark vardır.)
Ancak dua aynı zamanda şeyleri değiştirir. Pratik açıdan, duanın işe yaradığını söyleriz. Etkili olan, etki veya sonuç üreten şeydir. Teolojide birincil ve ikincil nedenlilik arasında ayrım yaparız. Birincil nedenlik, tüm nedenlerin güç kaynağıdır. Kitap, "Onun içinde yaşarız, hareket ederiz ve varlığımızı sürdürürüz" der (Elçilerin İşleri 17:28), bu da Tanrı'nın destekleyici providansı olmadan yaşamak, hareket etmek veya var olmak için güçsüz olacağımızı gösterir. Sahip olduğumuz tüm güç ikincildir. Her zaman nihai etkililiği için Tanrı'ya bağlıdır. Ancak gerçektir. Dua, Tanrı'nın amaçladığı sonuçları gerçekleştirmek için kullandığı araçlardan biridir. Yani Tanrı sadece sonuçları değil, bu sonuçları elde etmek için kullandığı araçları da düzenler.
Tanrı'nın insanlarını kurtarmak için vaazlarımıza ihtiyacı yoktur. Yine de vaazlarımız aracılığıyla çalışmayı seçti. İnsan vaazlarımıza kendi gücü ile güç verir. Benzer şekilde, dua aracılığıyla çalışmayı seçti. Dualarımıza kendi gücü ile güç verir, böylece dua ettikten sonra gücünü dualarımızın içinde ve vasıtasıyla serbest bıraktığını gözlemleyebiliriz.
Tanrı'nın egemenliğine rağmen değil, bu egemenlik sayesinde umutla ve güvenle dua ederiz. Egemen olmayan bir Tanrı'ya dua etmek zaman ve nefes kaybı olur.