Beş Basit Adım
Gospel Translations Turkish sitesinden
(Sayfa oluşturdu, içeriği: '{{info|Five Easy Steps}}<br> Bu hafta başında, son zamanlarda haksız muamele gören, kişisel sıkıntıları olan, karakteri ve Hıristiyan olarak yaşamı çokç...')
12:21, 22 Şubat 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli.
By Sinclair Ferguson About Sanctification & Growth
Translation by Elif Karademir
You can help us improve by reviewing this translation for accuracy. Learn more (English).
Bu hafta başında, son zamanlarda haksız muamele gören, kişisel sıkıntıları olan, karakteri ve Hıristiyan olarak yaşamı çokça eleştirilen zor bir dönemden geçen yakın bir arkadaşımla konuştum. Verdiği yanıt beni çok etkilemişti. "En büyük tesellim şudur." dedi. "Oysa eldekiyle yetinerek Tanrı yolunda yürümek büyük kazançtır." (1. Tim. 6:6)
Sıkıntılara karşı verdiği bu tepki (Özellikle de Hıristiyan olarak yaptıklarının sınandığı) anlık bir karar değildir; yalnızca iyi düzenlenip derinlemesine düşünülerek düzenlenen bir yaşam ve zaman planıyla verilmiş bir karardır. Bu, her alanda Rab'bin nimetlerinden hoşnut olmak anlamına gelir. Bu, ne olduğumuzla ilgili bir konudur, bir şeyleri daha fazla yaparak bu evreye ulaşamayız.
Yapmak ve Olmak
Hoşnutluk, değeri bilinmeyen bir lütuftur. Jeremiah Burroughs, 17. yüzyılda konuyla alakalı büyük eserinde bahsettiği gibi, günümüzde de "Nadir Mücevher"dir. Eğer programlanan şeylerle (Örneğin bir ayda hoşnutluğa giden beş adım) bunu öğrenebilseydik, kuşkusuz sıradan bir şey olurdu. Bunun yerine Hıristiyanlar hoşnutluğu eski usüllerle, keşfederek, öğrenmelidir.
Bundan dolayı hoşnutluk, bizlerin "yapabileceği" bir şey değildir. Bu bizlere Tanrı tarafından öğretilir; bu konuda eğitiliriz. Zihnimizin yenilenmesi, dönüşümümüzün bir parçasıdır. (Rom. 12:1-2) Bize emredilen bir şey olsa da bunu biz yapamayız, bize yapılır. Hoşnutluk bir dizi eylemden değil, yenilenmiş ve dönüşmüş bir ruhun meyvesidir. Yalnızca iyi ağaçlar iyi meyve verir.
Günümüz Hıristiyanları için bu ilkeyi kavramak çok daha zordur. Hıristiyan yaşamı için anlaşılır direktifler bizler için çok önemlidir. Fakat ne yazık ki Evanjelizm'in ağır pragmatik öğretilerinin çoğu, karakter gelişimini dışarıdan sağlamaya o kadar önem vermektedir ki, bu durum göz ardı edilmektedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşamını idame ettiren Hıristiyanlar, yeryüzündeki en pragmatik toplumda yaşadıklarını kabul etmelidir. (birileri "yapabiliyorsa", biz de yapabiliriz) Hıristiyan yaşamı, yapabildiklerimizden değil, bizden yapılmasını istenen şeylere bağlıdır.
Birkaç yıl önce "söyleyin yapalım" zihniyetle acı verici bir deneyim yaşadım. Bir Hıristiyan öğrenci konferansının yarısında, Kutsal Yazılar'a ilişkin iki açıklamamın yetersizlikleriyle beni yüzleştirmek zorunda hisseden bir personel heyetiyle görüşmeye çağrıldım. Konferansın teması Mesih'i tanımaktı. "Bize iki saat boyunca bir şeyler anlattınız." diye yakındılar. "Fakat yapabileceğimiz tek bir şey bile söylemediniz." Bir şeyler yapabilmek için duyulan sabırsızlık, Mesih'i tanıdığımız her şeyi yapabileceğimiz ilkesiyle ters düşüyordu (Flp. 3:10; 4:13)
Şimdi bunun, bu ayki konumuz olan hoşnutlukla olan alakası nedir?
Hristiyan hoşnutluğu, memnuniyetin yaşadıklarından bağımsız olduğu anlamına gelmektedir. Pavlus, Filipililer 4:11'de kendi hoşnutluğundan bahsederken, eski Yunan felsefe okulları olan Stoacılar ve Kinikler arasında yaygın olan bir terimi kullanmaktaydı. Onların lügatında hoşnutluk, değişen koşullardan bağımsızlık anlamında kendi kendine yeterlilik anlamına geliyordu.
Ancak Pavlusa göre hoşnutluk, kendi kendine yetmekten değil, Mesih'in yeterliliğinden kaynaklanmaktaydı. (Flp. 4:13) Bu son cümleyi okuyup geçmeyin hemen. Mesih'le tam da bu birliktelik ve O'nun yeterliliğinin keşfi, o anki kararımızla değiştiremeyeceğimiz bir şeydir. Bu, O'nunla süregelen, samimi, derinlemesine gelişmiş bir ilişkinin meyvesidir.
Pavlus'un sözcükleriyle hoşnutluk, öğrenilmesi gereken bir şeydir. Ve işte işin önemli kısmı: hoşnut olmayı nasıl öğrenebiliriz? Bunu öğrenebilmek için Kutsal Kitap'ın öğretilerine danışmalıyız.
Mezmurlar 131 buna güzel bir örnektir.
Kutsal Kitap'tan Bir Örnek
Mezmurlar 131'de Kral Davut, bize hoşnutluğu öğrenmenin kendisi için ne anlam ifade ettiğini anlatmaktadır. Yaşadığı deneyimi sütten kesilen bir çocuğun katı gıdaya geçişine benzeterek anlatır: "Tersine, ana kucağında sütten kesilmiş çocuk gibi, Kendimi yatıştırıp huzur buldum" (Mezm. 131:2)
Sahneyi gözünüzün önünde canlandırın. Eski Antlaşma döneminde çocukları sütten kesmenin üç, hatta bazen dört yaşına kadar gerçekleştirilmediğini hatırlarsanız, gözünüzde canlandırmanız daha kolay olacaktır! Bir anne için sütten kesme sürecinde bebeğinin huysuzlukları, katı yiyecekleri reddetmesi ve iradesiyle mücadelesi ile baş etmek yeterince zor bir durumdur. Bir de dört yaşında bir çocukla mücadele ettiğinizi düşünün! Davut'un hoşnutluğu öğrenmeden önce yaşadığı mücadelenin ölçüsü buydu.
İki Büyük Sorun
Ama verilen tüm bu mücadele, ne ile ilgiliydi? Burada da Davut, yaşamında çözüme kavuşturulması gereken iki büyük sorunu ortaya koyarak bize bir kez daha yardımcı olmaktadır.
"Ya RAB, yüreğimde gurur yok, gözüm yükseklerde değil." (Mezm. 131:1) Davud burada hırslı olmanın yanlış bir şey olduğundan bahsetmemektedir. Sonuçta, tahtta kendisine de pay verilmişti. (1 Sa.16:12-13) Fakat daha büyük bir hırsı vardı: Tanrı'nın bilgeliğine, yerleştirmesine ve zamanlamasına güvenmek.
Rab'be bağlığını tehlikeye atacak ama ona makam ve mevki getirecek gücü elde edebileceği fırsatların doğduğu zamanları hatırlıyor musunuz? İlk olarak Saul, Davut ve adamlarının saklandığı mağaraya geldi. (1. Sam 24:6) Daha sonra Davut ve Avişay, Saul'un çadırına geldiler ve onun uyuduğunu gördüler. (1 Sam. 26:9–11) Lakin bu sıralarda Davut, Tanrı'nın direktiflerine göre yaşamaktan ve onun zamanını beklemekten hoşnuttu.
Bu nedenle Hıristiyan hoşnutluğu, Rab'be ait olmaktan ve O'nun belirlediği yerde, seçtiği zamanda, yapmaktan hoşnut olduğu hükümle tamamen O'nun emrinde olmaktan daha büyük bir amaca sahip olmamanın getirisidir.
Genç Robert Murray M'Cheyne, bilgelikle şöyle demiştir: "Kendimle ilgili herhangi bir planımın olmaması, her zaman hırsım olmuştur." Baktığımızda kafamızda "Ne kadar da sıra dışı!" şeklinde bir düşünce oluşuyor. Evet ama insanların M'Cheyne hakkında fark ettiği şey, sıradışı olanın yaptığı veya söylediği şey değil, onun ne olduğu ve nasıl olduğuydu. Aslında bu da, tek bir amaçla yetinmenin sonucudur: "Mesih'i tanımak istiyorum." (Flp. 3:10) Mesih'i tutkumuz haline getirdiğimizde, O'nun bizim yeterliliğimiz haline geldiğini keşfetmemiz ve her koşulda hoşnutluğu öğrenmemiz tesadüf değildir.
"Büyük işlerle, kendimi aşan harika işlerle uğraşmıyorum." (Mezm. 131:1) Hoşnutluk, sınırlarını bilen bir zihnin meyvesidir.
Davut zihninin, Tanrı'nın hoşlanmadığı ve kendisine açıklamak istemediği şeylerle dolmasına izin vermedi.
Böyle şeylerle meşgul olmak, insanın hoşnutluğunu da bozar. Tanrı'nın benim için neler yaptığını ve geleceğimle ilgili neler yapmayı planladığını kesin olarak öğrenmekte ısrarcı olursam, Tanrı ile eşit olamadan tatmin olamam. Bu tür zihinsel aldatmacalarda "Tanrı'nın sözlerinden, Tanrı'nın yaptıklarından hoşnutsuzluğunu dile getir." diyen Aden yılanının söylediklerini fark etmekte de ne kadar da yavaşız.
Augustinusçu geleneğimizde sık sık ilk günahın superbia, yani gurur olduğu söylenir. Ancak bu, gururla sınırlı değildir; hoşnutsuzluk da bu günaha dahildir. Olaylara bu açıdan baktığımızda, hoşnutsuz bir ruhun tanrısal olmayan bir şey olduğunu fark ederiz.
Bu iki prensibi göz önünde bulundurursanız, dünyevi hoşnutsuzluk girdabına kolayca kapılmayacaksınız. Hıristiyan olma yolunda çalışmalarınıza geri dönün. Çalışın, hırs sorununu çözün. Mesih'i önceliğiniz yapın ve sböylece gerçekten mutlu olmanın ne kadar zevk veren bir şey olduğunu keşfedeceksiniz.